Jessica,Evcil Hayvanları koruma Derneği'nin yardım amaçlı kostümlü balosundan yeni dönüyordu.Gerçekten yorgundu.
Arabasında direksiyona sarılmış,radyonun sesini sonuna kadar açmış
Pussycat dolls;''Hush Hush''şarkısını dinliyordu.
Ne kadar yorgun olsada enerjikti.Zaten ne olursa olsun,Hiçbir şey onun enerjisini düşüremezdi.
Ve müzik....
Onun en büyük tutkularından biriydi.Sesi pek iyi olmasa da,iyi bir müzik kulağına sahipti.
Ritimleri ,tüm bedeninde hissederdi müzik dinlerken...
Boston'ın kenar semtlerinden birine gelmişti.Ne kadar kıyıda köşede olsa da insanları ve parklarıyla ünlüydü bu semt.
Jessica,o yüzden seçmişti burayı...Tabii birde çalıştığı özel şirkete yakın olması da vardı....
Eski model Volvosunu oturduğu 8 katlı apartmanın otoparkına park etti.
Merdivenleri tırmanacak gücü kalmadığı için asansöre doğru yürüdü.5.kat düğmesine bastı.Şansına asansör boştu ve anında kapılar açıldı.Asansörün insana ürperti verecek soğuna adım attı.Ve o anda kapılar kapandı.
Kapılar kapanaırken oluşan o garip gürültüde ürkmüştü Jessica.Asansör hareket etti. Yaklaşık 10 sn sonra ise asansör,tekinsiz bir sarsılma ile durdu.Ne yazıkki kapılar açılmadı.Sarsıntı sırasında yere kapaklanan Jessica'nın dudağından ince ince kan süzülüyordu.
''Lanet olsun!''dedi
.Galiba elektrikler kesilmişti.Nasılsa 5 dk sonra kapıcı gelir ve onu buradan çıkartırdı.Telefonunu onunla birlikte yere düşen çantasından çıkardı.Ve anında lanet okudu.
''Lanet olsun,lanet olsun....Niye tüm aksilikler hep beni bulur...?!''
Telefonunun şarjı bitmişti.
Yere düzgün bir şekilde oturdu ve dizlerini kendine doğru çekti.Üşümeye başlamıştı.Ve yavaş tavaş ümitsizlik kaplıyordu kalbini.
Bir sürü film izlemişti böyle olaylarla ilgili.Başrol oyuncusu asansörde kalır sonrada extra yakışıklı sevgilisi onu merak edip kurtarmaya gelirdi.
Ne yazıkki onun onu merak edecek bir sevgilisi bile yoktu.
Asansörün karanlık tavanına baktı.Küçüklüğünden beri kapalı alanları hiç sevmezdi.
Asansörün tabanına iyice çöktü.Aklı geçmişine gitmişti şimdi...
Sorunlu bir çocukluk geçirmişti.Babası o henüz 2 yaşındayken terk etmişti onları.18 yaşına kadar annesiyle kalmıştı ve 2 yıldırda kendi ayakları üzerinde durmaya çalışıyordu.Zorluklar çekmişti ilk başlarda...İş için başvurduğu bir çok yerde hep hayat kadını muamelesi görmüştü.Hatta ona iğrenç şeyler teklif edenler bile vardı.Bunlara göz yummuş ve sonunda son derece güzel ve lüks bir şirkette iş bulmuştu.Ve şuan işinden gayet memnundu.Evi ona babasının yıllar sonra bir hediyesiydi.Bu konuyu hatırlamak bile istemediği için hemen çıkardı aklından.
Bu anılar eşliğinde başını asansörün soğuk duvarına dayadı ve uykuya daldı.....
Rüyasında babasını görüyordu.Babası ve ultra genç üvey annesi birlikteydiler ve onu yanlarına çağırıyorlardı.Tam onlara hareketlenirken arkasından tanıdık bir ses geliyor,arkasına dönüyor ve annesini görüyordu.Annesi çökmüş,sanki 20 yıl yaşlanmış gibiydi.Ağlıyordu..Buruşmuş yanaklarından sicim gibi yaşlar süzülüyordu.Annesine doğru hareketlendiğinde ise babası sesleniyor ,ona bakıyor ve babasına doğru yaklaşan bir hortum görüyordu.Babasını kurtarmak için ona doğru koştuğunda annesinin çığlığını duyuyordu.Ona döndüğünde bir yılanın annesinin boğazını sarıp ağzından kan gelmesine yol açtığını görüyordu.Tam ortada kaldı..
Ve sesinin son hırıltılarıyla
''Hayır!Hayır!''diye bağırıyordu.
O sırada omzuna dokunan el ile gözlerini açtı.İlk önce nerede olduğunu anlayamadı.Sonra asansörün soğuk havasını hissedince başına neler geldiğini hatırladı.Anlaşılan kapıcı durumu anlamış ve asansörü açmıştı.Adamın şaşkın bakan yüzüne rağmen elini tuttu ve kalktı.O sırada birşey üzerine atladı.Korkmuştu.Sonra yüzünü yalayan dili hissedince ve o tanıdık havlamaları duyunca köpeği Lady'i tanıdı.köpeğinin tüylü başını okşadı.Ve;
''Korkma bebeğim...Burdayım..''dedi.